İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) ev sahipliğinde, İpekyolu Medeniyetleri Araştırma ve Uygulama Merkezi, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi ve Ankara Düşünce ve Araştırma Merkezi iş birliğiyle gerçekleştirilen sempozyumda vakıfların yoksulluğun azaltılmasında nasıl bir rol oynaması gerektiği kapsamlı bir şekilde ele alındı.

“BİR KISIM ZENGİNLEŞİRKEN, BİR KISIM CİDDİ FAKİRLİKLE KARŞI KARŞIYA”
İZÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Bulut, Batı merkezli kapitalizm ekonomik büyümeyi sağlıyor. Ekonomik büyümede bu sistem başarılıdır. Fakat bir taraf spesifik bölgeler çok hızlı bir şekilde zenginleşirken, dünyanın geri kalan özellikle Afrika gibi bölgelerde çok ciddi fakirlikle karşı karşıya kalıyoruz. 1980’lerden itibaren Asya ve Afrika yavaş yavaş harekete geçmeye başladı. Ama ifade edildiği gibi dünyada şu anda 250 milyon civarında insan açlık sınırında” dedi.
Vakıfların fakirliğin ortadan kaldırılması anlamında son derece önemli bir kurum olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Bulut, “Örneğin Osmanlı’da ekonomi sektörünün yüzde 35’i vakıflar tarafından sağlanıyordu. Dolayısıyla bu son derece önemli. Bunun dışında başka kurumlar da var. Mesela vakıflar zekat topluyor. Zekat müessesesi de aslında fakirliği ortadan kaldırmaya yönelik bir müessese. Osmanlı’ya bakıldığında zekat bağışı vergiden muaftır. Bugün Türkiye’de vakıflara ve zekat fonu anlamında yapılan bağışların vergiden muaf tutulması gibi bir uygulamaya gidilebilse topkum çok daha fazla infaka yönlendirilebilir ve fakirlikle mücadele edilebilir. Ülkemiz bu anlamda daha şanslı. Ama dünyanın belli coğrafyalarında çok sorunlu insanlar var” diye konuştu.

“OSMANLI DEVLETİ VAKIFLARI GENİŞLETİP, DERİNLEŞTİRDİ”
Osmanlı Devleti’nde vakıfların fonksiyonları hakkında konuşan Osmanlı iktisat tarihi duayenlerinden Mehmet Genç ise, “İslam, vakıfları ilk defa formel bir enstitüsyon haline getirdi. Osmanlılar bu vakıfları bulup hemen benimsediler ve vakfa çok önemli katkıda bulundu Osmanlılar. Çok yeni unsurlar eklediler ve çok genişletip, derinleştirdiler. Bütün toplumun derinliklerine nüfuz eden bir kurum haline getirdiler. Vakıfların adeta tamamlama niteliğinin olduğunu, vakıf olmadığı zaman yaşayabilirliğin şüpheli olan bir sistem olduğunu anlıyoruz. Osmanlı sisteminde çok genel düzeyde eşitlikçi bir yapı meydana getirdi. Ekonominin bütün sektörlerini ve siyasi sistemi belirli bir eşitlikçi yapı mantığıyla düzenlemiş görünüyorlar” ifadelerini kullandı.

Sempozyum Kitabı için Tıklayınız.
Özet Kitapçığı için Tıklayınız.